11 Nisan 2014 Cuma

Günübirlik Edirne Gezisi - Lüleburgaz Aktarmalı

By
Viyananı son yazısından önce yurtiçine dönelim. Lüleburgaz'da iş olunca bunu Edirne'ye bağlamak mantıklı geldi ve vurduk kendimizi yollara. Sabah 7'de İstanbul'dan çıktık yola. 



İlk iş kahvaltı, ilk durak Lüleburgaz'da Kabalka yorumlar gayet iyi diye gittik ve pişman olmadık. Mekan bahçesiyle de iç dekorasyonuyla da gayet güzel. 
Kahvaltı ise hem on numara hem de uygun fiyat. Özellikle otlu peynir ayrı bir güzel geldi. 3 kişilik serpme kahvaltı artı patates kızartması hesap 65 TL geldi. Tavsiye ederim. O civarda olanlar için akşam da tercih edilebilecek bir mekan gibi geldi.
Kabalka'nın plak koleksiyonu gayet güzel, canım çekti ama önce bir gramofon lazım :)
Kedili



Lüleburgaz'daki işimizi hallettikten sonra düştük Edirne yoluna. Oradaki ilk durağımız Balkan Savaşı Müzesi oldu. Balkan Savaşı'nda komutanlık yapan Şükrü Paşa'nın mezarı 2008'de buraya taşınmış ve anıt mezar yapılmış. Müze Kıyık Tabya'da; ilkokulda ve belgesellerde gördüğümüz tabyanın gerçek halini görmek için mutlaka görülmesi gereken bir yerde.
                                                
İaşe Cetveli

Aslında gayet güzel olarak hazırlanmış olsa da biraz bakımsızlık var, bazı eksik tablolar vs var ama yine de görülesi. Tabya'daki bölümlere girdikçe bazılarında otomatik olarak sesli anlatım başlıyor. Bizim vaktimiz kısıtlı olduğu için yazıların tamamını okuyamamış olsak da tepeden Edirne'ye bakmak ve tarih bilgisini güncellemek için güzel bir tercih.
Şükrü Paşa'nın vasiyeti tüyler ürpertici.


Yine Müzedeki panolarda gördüğüm İntikam Taşının daha önce hiç duymadığım ilginç bir hikayesi var. Balkan Savaşında şehit düşen oğlu Yüzbaşı Reşit Bey için üzerinde İntikam yazan bir anıt diktiriyor babası, bu anıt 1. Dünya Savaşı'nda Bulgarlar tarafından yıkılınca yeni harflerle yeniden dikiliyor.
Bundan sonraki durak Selimiye Arastası. Arasta çarşı demek, bu da haliyle çarşı :) Mısır çarşısının daha geniş hali. Turlanabilir, Selimiye Camii'ne burdan geçilebilir. Benzerlerinden çok da farkı yok. Edirne'ye özel Hardaliye diye bir içecek varmış. Denedik çok da hoşumuza gitmedi ama şıra sevenler bunu da beğenebilir. 

Ve Mimar Sinan'ın ustalık eseri Selimiye Camii. Beni ilk görüşte en fazla etkileyen cami desem yeridir. Bir an Süleymaniye'nin ustalık eseri olduğunu düşünüp şaşırsam da Selimiye'nin ustalık eseri olduğunu öğrenince "Hah!" dedim. Etkileyici, görülesi. Bilseydim böyle etkileyeceğini daha önce uğraşırdım gitmek için. Diyecek çok bir şey yok zaten.


Selimiyenin tavan işlemeleri gerçekten çok iyi.

Eski Cami (Ulu Cami)  ise Selimiye'den çıknca hemen yolun karşısında ve öylesine girdik ama burası da dev hat'larla oldukça etkileyici. Bursa Ulu Cami'de de böyle dev yazılar var ama burası daha çok etkiledi beni. Ulu Cami'ler de hakikaten bir şeyler var. Erzurum Ulu Cami  de oldukça etkilemişti.
Ve Edirne Ciğeri. Önünde kuyruk olan yerdir diye tarif edilen Aydın Ciğer Tahmis Çarşısı No:12'de. Biz de haftaiçi olmasına rağmen yer bulmak için biraz bekledik.Normalde çok acıkmamamıza rağmen 1,5 porsiyon ciğeri hiç zorlanmadan yedim ve kendimi durdurmasam daha da yiyebilirdim. Boğazdan akıyor ciğer. Kesinlikle tavsiye ederim.İki 1,5 bir tek ciğer kola şalgam ayran yoğurt ve biberler 61,5 TL hesap geldi. Biberleri yemeden önce iki kere hatta üç kere düşünün. Gerçekten acı. Ciğeri yemeden önce hiç düşünmeyin.
Sonraki durağımız Sağlık Müzesi. http://saglikmuzesi.trakya.edu.tr/ Trakya Üniversitesi'ne ait bu müze 2004 yılında Müze Ödülü almış. Amasya'daki Sağlık Müzesi'ne benziyor ama sanırım Amasya'daki Sabuncuoğlu Müzesini daha çok sevmiştim. Tıp tarihine yönelik bilgiler, mankenlerle çeşitli gösterimler, modern tıp aletleri vs. Giriş 5 TL, Trakya Üniversitesi öğrencilerine, yaşlılara, öğrenci gruplarına vs ücretsiz. Görülmeye değer.
Sağlık Müzesi'nden rotayı Karaağaç'a çevirip Karaağaç İstasyonu'na gittik. Eski Edirne Tren Garı'nın olduğu bu yer Trakya Üniversitesi Rektörlüğü ve Güzel Sanatlar Fakültesi olmuş, okumak için gayet keyifli görünüyordu. Bahçe'de Lozan Anıtı, eski tren vagonları,istasyona ait eski binalar var. Gar binası ise hem öğrenci işleri vs olmuş hem de İlhan Koman Resim Heykel Müzesi hem de Lozan Müzesi var. Lozan Müzesi'nde orijinal olarak sanırım yalnızca İsmet İnönü'nün askeri kıyafeti var.

Lozan anıtı

Resim Heykel Müzesi'nde ise Türk ressamların eserleri var. Burda ilginç olan oda da ise 2004-2005 yıllarında Sağlık Müzesi'nde yer alırken bir saldırıyla yırtılan hasar gören resimlerin sergilendiği oda. Gidilip gezilebilir karşısındaki cafelerde çay kahve içilebilir. 


İstasyondan ayrıldıktan sonra sınırları zorlayalım diyerek Pazarkule Sınır Kapısı'na kadar gittik ama zorlamadan geri döndük. Bu civarda yunan alfabeli tabelalar ilk anda ilginç geliyor ama sonra geçiyor tabi bu :) Her ne kadar daha önce karayoluyla yurtdışına çıkmış olsam da aynı tarlanın bir tarafının bir ülke diğer tarafının başka bir ülke olması yine de ilginç geldi.

Ve gezinin son durağı Meriç. Meriç kıyısında kahve içemedik, çayla yetindik. Daha uzun vakit geçirilebilir, kahvaltı yapılabilir. Manzara seyredilebilir. Biz zaman kısıtından dolayı iki çayla yetindik. Nehir de nehirmiş hani dedirtiyor Meriç, mevsimin bahar olması daha güzelleştiriyor sanırım. Burda da bir mola şart.
Bundan sonra geri dönüş yolculuğu başlıyor. Edirne bir günde kesinlikle keyifli ve daha fazla zaman geçirilebilecek daha fazla gezilebilecek bir yer. Bakalım bir dahaki gidişte eksik kalan yerleri de tamamlarız belki. Bakalım.

1 yorum:

  1. Önümüzdeki hafta yapacağım günübirlik Edirne seyahatimi planlamamda oldukça yardımcı oldu paylaşımınız. Teşekkürler. :)

    YanıtlaSil

Popüler